30 Eylül 2011 Cuma

Nasıl bir dönem bu AYRILIK ?



Siz onunla buluşacağınız günü beklerken o ansızın ayrılmak istediğini söyler.
Yapacak hiç bir şeyiniz yok.
Ayrılık, kaçınılmaz.
İkinizin kararı ve isteğiyle başlayan ilişki, tek tarafın vazgeçmesiyle biter.
Evet, bu kesinlikle adil değil !
Fakat itiraz etmek gereksiz çaba.
Ayrılık bu.
Ya kabul edeceksiniz ya da kabul edeceksiniz !

O artık yoktur.
Ve siz eskisi kadar mutlu olduğunuzu kanıtlamak için sürekli gülümsersiniz.
Çünkü insanlara göre mutluluğun en somut göstergesidir gülümsemeler.
Peki gerçekten mutlu musun ?
İnan bu kimsenin umurunda değil, gülümsemeye devam et.

Hareketli şarkılar yerini daha ağır şarkılara bırakır.
Zaten şarkı ne kadar hareketli olursa olsun sen hep durgunsundur.

Gün içinde dalıp gitmelerin artmıştır.
Anlatılanları duyarsın ama anlamazsın.
İnsanlara bakarsın ama görmezsin.
Eskiden yapmaktan zevk aldığın şeyler artık tat vermez.

Zaman geçer, siz onun yokluğuna alışmaya
Ve aynı zamanda onun tekrar döneceğine olan umudunuzu yitirmeye başlarsınız.
Onun 'Günaydın' mesajı olmadan uyanmayı,
Ve yine onun 'İyi geceler' mesajı olmadan uyumayı öğrenmişsinizdir artık.

"Evet, her şey yavaş yavaş normale dönüyor"
"Onu iyiden iyiye unutuyorum" derken.
Sokak, cadde, alışveriş merkezi.. vs bir yerde o karşınıza çıkar.
Onca şeyden sonra;
Sarılarak yürüdüğünüz,
Gözlerinin içine bakarak konuştuğunuz,
Nefesini dudaklarınızda hatta içinizde hissettiğiniz o adam, tam karşınızda !

Ama şimdi,
Ne sarılabileceksiniz sıkı sıkı,
Ne gözlerinin içine aşkla bakıp konuşabiliceksiniz,
Ne de nefesini hissedebileceksiniz içinizde.
Hiç birini, hiç birini yapamayacaksınız.

Soğuk bir merhaba,
Gereksiz bir 'Nasılsın ?'
Ve en ufak doğruluk payı olmayan,
bi o kadar masum gözüken bir yalanı tekrarlayacaksınız birbirinize herkes gibi,
'Görüşürüz' . . .

24 Eylül 2011 Cumartesi

Sana söyleyemediklerim.

Seninle, benimle, biten ilişkimizle ilgili yazacak anlatacak o kadar çok şey var ki
nereden başlasam bilemiyorum.

Mesela haftanın 5 günü her sabah binmek zorunda olduğum bir otobüs var.
Seninle ilk buluştuğumuz avm, öpüştüğümüz kaldırım, benim sana şebeklik yaptığım yollar, 
"sevgilim olur musun" diye bağırdığın cadde, 
seninle buluşmak için bi taraftan parfüm sıkıp bi taraftan koşturduğum sokak, 
kısacası seninle hatırası olan ve seninle adım attığım neresi varsa hepsinden geçiyor.
Hiç birini atlamıyor, hepsinden evet! hepsinden geçiyor bu lanet otobüs.
Ben her sabah bu işkenceyi yaşıyorum.
Unutmak isterken her sabah hepsini sırayla hatırlıyorum.

Haftanın 3 günü staja gittiğim hastane mesela, 
böyle penceresinden bakınca oturduğun semti görüyorum.

Geceleri mesela uyuyamıyorum.
Müzik dinleyip seni düşünmeye başladığımı fark ediyorum.
Engel olmuyorum, seni düşünmeyi çok seviyorum.

Mesajların mesela.
Evet tabi ki silmedim.
Okuyorum tekrar tekrar hepsini.
"Özledim" demişsin sen de,
"Sesini, gülüşünü, sarılmanı"  . . .

Bazen rüyamda sana uzun uzun böyle duygusal mesajlar atıp pişman olduğumu görüyorum mesela.
Rüya da değil, yaşıyorum sanki.
Sonra uyanıyorum ve sana mesaj atmaya seni aramaya cesaretim olmadığını fark ediyorum.

Bazen yorgun olduğum için yatağıma uzanıyorum.
Seni düşünmeye ve ardından ağlamaya başlıyorum.
Duyulmasın diye hızlıca banyoya gidiyorum daha fazla ağlıyorum.
Çok fazla ağlıyorum.
Sonra susup "her şey çok normal ben iyiyim" diye dolaşıyorum.

Kısa sürede sana bu kadar alıştığım için kendime çok kızıyorum.

Ve bunları sana belli etmemek için çok çabalıyorum.

Sevgilimmm.
Sana sarıldığımda hissettiğim o şeftali kokulu duyguyu çok özledim.


20 Eylül 2011 Salı

Burada Bir Hemşire Var.


Evet stajyer de olsa hemşireyim.
Bu gün hastanede ilk günümdü.

Onkoloji hastanesindeyim.
Evet etrafım kanserli insanlarla dolu.

O insanlar o kadar kötü haldeler ki ama bi o kadar da pozitifler.

Bir hasta öldü ölecek yatakta zor hareket ediyor bize dönmüş mutlu mutlu
"Ben iyiyim bugün daha iyiyim, çok iyiyim." diyor.

Kendime öyle kızdım ki.
Bardağın dolu tarafı denilen olay da,
bu insanların bardaklarında yalnızca damlalar var ve buna rağmen bu bardak dolu diyebiliyorlar.
O damlacıkları yok saymıyorlar.

Ama bizim bardağımız da damlalar eksilse yalnızca o eksik olan damlalara kitleniyoruz.
Dolu taraf umurumuzda bile olmuyor.

Ve son olarak şunu söylemeliyim ki
sağlık cidden her şeyden ama her şeyden önemli.

Hepiniz çok sağlıklı kalın :)

18 Eylül 2011 Pazar

B İ T T İ .



Evet bitti.
Bu kez gerçekten bitti.
Gece ayrıldık, ayrıldı.

Bütün gün konuştuk.
Aslında hiç söylemediği kadar güzel şeyler söyledi tüm gün ama bi soğukluk vardı.
Yani hissettim ama kuruntu yapıyorum herhalde yine dedim bastırdım bu düşüncemi.
Ortada bitmesi için hiç bir neden yok, biz mutluyuz dedim.


Ayrılık, hava gibi. Göremediğin için yok demek istiyorsun ama diğer taraftan hissediyorsun.
Ve elinden gelen tek şey beklemek oluyor.

Ben de bekledim.
Ona her zaman ki gibi davranmaya devam ettim.

Hastaydı. Gündüz işlerim olduğu için çok ilgilenemedim gece mesaj atacaktım bi baktım mesaj geldi.
Açtım.
Uzundu.
Mesaj uzun.
Uzun olduğunu fark edince okumadan çıktım.

Normal de uzun mesaj yazmayız. Hele ki durup dururken hiç !.

Kötü bi şeyler olduğunu sezdim
Önce yatağıma gidip oturacağım ve hazır olunca okuyacağım dedim.


Hazırım dedim ve başladım okumaya.
Aradığı ilişki bu değilmiş. Ben çok eğlenceli muhteşem bir kızmışım ama onunla başa çıkamazmışım.
Üzülürmüşüm. Üzmek istemiyormuş.

"Ben muhteşem bi kızım, peki öyleyse sen muhteşem bi kızla neden birlikte olmak istemiyorsun ?" derler insana değil mi ?
Salak değilim, tabi ki farkındayım bunlar yalnızca bahane.
Ayrılmak için hepimizin kullandığı sıradan bahaneler.

Onayladım.
Biz, dedim sevgili olamadık haklısın.

"Kırmak istemedim, doğru yapmışımdır umarım" dedi.
"Evet gerizekalı tam olarak böyle bitiriliyor ilişki" demek istedim ama lanet olası gurur var tabi
"Kırılacak kadar bağlanmadık henüz. Olmuyorsa olmuyordur" dedim.
Sanki ben de dünden razıymışım gibi davrandım.
Cevap vermedi.

İlişkimiz kısa olabilir ama biz güzel şeyler yaşadık.

Beni öptüğünde;
"Kalbin o kadar hızlı atıyor ki öpmeye korkuyorum seni " dedi.
"Elimde değil" dedim
"Hayır şikayetçi değilim, bu şekilde çok masum ve o kadar tatlısın ki" dedi.
Mutlu oldum, inandım.

11 gün süren bir ilişkinin bitişi acıtmamalı elbet ama bizim ilişkimiz o kadar güzeldi ki,
ben ona çok alıştım.

En büyük üzüntüm, son kez buluşmadan ilişkimizin bitmesi.
Onu çok özledim.

14 Eylül 2011 Çarşamba

Azıcık aptal olabilirim, haklısınız.

"Sana şu an çook aşık olduğumu ya da seni deliler gibi sevdiğimi söyleyemem" dedim
"Haklısın" dedi.
Durmadım bir de üstüne;
"Düzgün, güzel, uzun bir ilişkimiz olacağına inanmıyorum" dedim.
Sinirlendi haliyle.
"Böyle düşünüyorsan neden başladın bitirelim" dedi.
Haklı.
Oysa ben, beni bu düşünceden kurtarmasını ve "hayır güzel bi ilişkimiz olacak" cümlesini duymak istedim.
Çünkü; APTALIM.

Konuştuk öyle dolu dolu isteyerek bitsin demedi.
"Son kez soruyorum bitti mi ?" dedim.
Cevap beklerken düşündüm lafı dolandırırsa o da bitirmek istemiyor diye öyle de oldu.
"Sen böyle istiyorsun ben kimseyi hayatımda zorla tutmadım tutmayacağım da istediğin gibi olsun bitsin" dedi.
O da bitsin istemiyor belli ama inatçı.
Sustum.

Bütün gün hiç konuşmadık.
Arkadaşlarım benim suçlu olduğumu özür dilemem gerektiğini söylediler.
Yapmadım.
Böyle şeylere çok inanmam ama gece tam 00:00'da mesaj attı :)
"Ben pişmanım affedebilecek misin ?" diye.
Çok şaşırdım.
Zırtapoz asla özür dilemez, pişmanım demez.
Suçlu olan benim üstelik ama o kendini suçluyor, ilginç.

Sana, kısa zamanda olabileceğinden daha fazla alıştım dedim.
Biraz konuştuk ve bir daha ufacık şeylerden dolayı hemen ayrılmayacağımıza söz verip barıştık.

O hala benim yanında çok mutlu, sarılınca çok huzurlu olduğum sevgilimm :)


11 Eylül 2011 Pazar

Doya Doya !


Zırtapoz.
Benim sevgilim.
Onunla vakit geçirmek güzel.

Ben hiç bir sevgilimle 2. kez buluşmadım.
Çünkü o kadar uzun ilişkim olmadı.
En uzun ilişkim bir ay sürdü ama sevgilim var demek içindi.
Ergenlik döneminin etkisinin yoğun olduğu zamanlardı.
19 ay yalnızlığımın ardından biraz mantıklı, biraz saçma bi karar verip biriyle sevgili oldum.
Neyse,
Söyleyeceğim şu ki Zırtapozla 2. kez buluştuk.
Cuma akşamı.


Zafer plazaya girdik oturduk.
Böyle tatlı tatlı bakıyordu.
Gel dedim öpmek istiyorum seni.
İlk kez ben öptüm onu.

Normalde öyle ölçüp biçerim ki.
İlk takıntısı olan bi insanım.
İlk o öpücek
ilk o buluşalım diyecek,
İlk o mesaj atacak,
İlk o sarılacak
Bir sürü saçma şey.

İçimden dedim ki
Canın öpmek istiyorsa öp,
Özlediysen buluşalım de,
Konuşmak istiyorsan mesaj at veya ara,
Sarılmak istiyorsan sarıl.
Çünkü; aşk kuralları sevmiyor.


Zırtapoz'la uzuun bir ilişkim olmayacak bu çok açık.
Bunu artık kabul ettim.
Bu yüzden onunla yaşayabildiğim her şeyi yaşamak istiyorum.
Arkamda keşke bırakmak istemiyorum.


Önemli olan ilişkinin süresi değil, içine sığdırabildiklerimiz.
Değil mi ?

6 Eylül 2011 Salı

Bim bam bom benim de artık bir sevgilim varr :)



Evveut. Yanlış okumadınız. Benim de artık bir sevgilim varr !
Zırtapozla sevgili olduk :)
Durun durun başından anlatacağım. 50 kişiye anlattım ama bıkmadım bıkmayacağım :)
Dün gece saat 20:30 gibi Zırtapozla buluştuk.
Benim bir çenem açıldı bir çenem açıldı. Sürekli konuştum.
Buluşmak için sözleştiğimiz yere giderken kendi kendime "utanıp sıkılıp ezik büzük durmak yok falancafilanca" diye tekrarladım durdum ama kendime bu kadr sözümün geçeceğini bilmiyordum, öğrenmiş oldum.
Neyse 10 gibi kalkalım dedim "ya oturalım ben seni arabayla bırakırım" falan dedi ama "cık ehliyetin yok senin olmazz" dedim. (burada uslu kız oldum)
Sonra metroyla gitmeye karar verdim o da beni durağa bırakacak tabi.
Bu arada benim kafam da "ilk mesajı kim atacak, bir daha buluşacak mıyız, acaba benimle sevgili olmak ister mi" diye bir sürü soru dönüyor derkeeeeen;
Zırtapoz sevgili olma muhabbetine girdi. İnanının bu kadar çabuk beklemiyordum.
2-3 kere sevgilim olur musun cart curt dedi konuyu değiştirdim en sonunda "Sevgilim olmanı istiyorum, Sevgilim olur musun" diye bağırdı cadde de.
Ayy bir utandım bir utandım.
Irıın kırın ettim azıcık sonra "sevgilin olmayı kabul ediyorum" tarzında bi şey söyledim.

İlk defa biri gözlerimin içine bakarak bana teklif etti ve en önemlisi ben ilk defa birinin gözlerine bakıp konuştum..
Biraz tripli biraz alıngan ama zırtapoz iyi ki hayatımda :)


Biz kızlar;
"1.80 boyunda, aşırı yakışıklı, kültürlü, sempatik, zengin, çok tatlı konuşan, güzel giyinen bir sevgili istiyorum"
diye sıralayıp sonra, mehehe öle biri yok diyoruz ya eğilin (burada fısıltı) varmış kızlar !
Zırtapozda hepsi var ve o benim sevgilim benim beniiim :) (Şımardım)
Ve tabi ben burada yine klişeleşmiş bir sözün küçük Emrah'ı oluyorum
"Ayy kıza bak, oy birde çocuğa bak, şu çocuk ne buluyor şu kızda"

2 Eylül 2011 Cuma

Zır - ta - poz :)


Kas kafalı eski sevgili laftan anlamayınca sert bir dille konuşup açık açık her şeyi anlattım.
Zor oldu ama şu an hiç bir bağlantımız kalmadı.
Kırdığım için üzüldüm ama ben ona güzel bir dille anlatmaya çalıştım anlamadı hak etti diye düşünüyorum.
Neyse..

Zırtapoz bu gün buluşmak istedi yine 2. kez reddettim.
Gece 2'de söylenir mi bu gün buluşalım diye.
En az bir gün önce söylemesi lazım ki geceden kil maskemi yapayım, aynanın karşısında bütün kıyafetlerimi deneyeyim yani anlayacağınız buluşma psikolojisine iyice gireyim.
Tabi bunları ona söylemedim bi şekilde kıvırdım.
Küstü yine bana yaa.
Erkeğin alınganı da hiç hoş olmuyor.
Lanet olsun ki ben de hep alıngan erkekleri mıknatıs gibi çekiyorum.

Bir daha ki teklifi ben yapıp gönlünü alacağım.
Hatta bayanlar reddedilmez haberin olsun deyip yerimi hazırladım.
Bu ön hazırlık beni kurtarır umarım :)


Note: Zırtapoz bi kaç gün önce sevgilisinden ayrıldı. Ben eski sevgilimle uğraşırken bunu söylemeyi unuttum size, sorry :/

Deep Note : Kızgınlıkla çocuğa Zırtapoz dedim öyle kaldı ya, değiştireyim bi ara üzülüyorum :/

1 Eylül 2011 Perşembe

Tanrı beni hep yanlış anlıyor.


Ben Sevgilim olsun istedikçe Tanrı bana eski sevgilimi yolluyor.
Bi ara eski sevgilimden bahsetmiştim okumayanlar için Tık tık heh işte yine o kişi bana sardı ya.
Üzmeden, kırmadan başımdan def edeyim diyorum ama olmuyor. 
Onu sevdiğime öyle inanıyor ki ne desem boş.
Yahu 2 sene geçmiş üstünden 2 senedir seni seviyor olsam azıcık belli ederim herhalde kas kafa.
Ay çok sinirlendim ya. Laftan anlamaz, alıngan, yılışık bir şey.
Nasıl çıktım ben bununla diye aklımı kemiriyorum cevap bulamıyorum !
Ben kibar kibar davrandıkça tepeme çıkıyor. 
Baktım olacak gibi değil bastım yaygarayı 
"İstemiyorum diyorum anlamıyor musun, üstüme gelme bu kadar olmuyor işte bıkmadan benle uğraşmaktan git başkalarıyla gez toz eğlen bırak peşimi"den bi girdim "Aşka sadakate inanmıyorum"dan çıktım.
Evet teee oralara kadar getirdim lafı. Sustu sonra. 
Kurtuldum galiba bakalım 2 ay sonra tekrar sarmazsa başarılı olmuş sayılacağım :)